30 Aralık 2011 Cuma

Yılın En İyileri ve En Kötüleri...

Yılın En iyi dizileri:

Adını Feriha Koydum
Alemin Kıralı
Behzat Ç
Bizim Yenge
Firar
İffet
İstanbulun Altınları
Muhteşem Yüzyıl
Öyle Bir Geçer Zaman Ki
Umutsuz Ev Kadınları
Yer Gök Aşk



Yılın En Kötü Dizileri:
Al Yazmalım
Anneler ve Kızları
Arka Sıradakiler
Aşağı Yukarı Yemişliler
Bir Günah Gibi
Bir Ömür Yetmez
Gün Akşam Oldu
Kalbim Seni Seçti
Sensiz Olmaz
Tek Başımıza
Yalancı Bahar


Yılın En İyi TV Programları: 
İkinci Sayfa
Her Şey Tadında
Medya Kralı


Yılın En Kötü TV Programları:
Beyaz Show
Yerden Göğe
Yok Böyle Dans


En İyi Erkek:

Engin Akyürek
Halit Ergenç
Kıvanç Tatlıtuğ


En İyi Kadın:

Beren Saat
Deniz Çakır
Evrim Akın
Hazal Kaya
Şebnem Bozoklu



En Kötü Erkek:
Fırat Çelik - Fatmagülün Suçu Ne? / Mustafa
Seçkin Özdemir - Al Yazmalım / İlyas


En Kötü Kadın:
Gülcan Arslan - Bir Çocuk Sevdim / Mine







*Liste tamamen benim değerlendirmelerime dayanmaktadır. Sıralamadaki tek kıstas alfabetik olmasıdır. Kimse alınmasın gücenmesin...:) 

5 Haziran 2011 Pazar

Ece Gürsel ya da canım Sweetheart : Başlık önyargı uyandırmasın:)

Doğrusu ya Hıncal Uluç'tan hazzetmem. Hem de hiç. Özellikle Defne Joy'un ölümünden sonra yazdığı yazı sonrası kendisine olan antipatim bir kat daha arttı. Neyse konumuzla çok alakası yok ama araya da sıkıştırvermekte fayda gördüm. Kendisi için hayatta bir önemi olmasa da Ece Gürsel'e bakış açımın Hıncal Uluç destekli eğlence dünyasına girişi sebebiyle çok da hoş olduğu söylenemez. İyi bir mankenlik kariyeri geçiren Ece Gürsel'in zannederim 1-1.5 yıl evvel bir yerlerde albüm çıkaracağına dair birşeyler okumuştum. Benim öyle sert değildir bu konulara yaklaşımım. Bir önceki işinin mankenlik olması benim çok umurumda değildir. Karşıma neyle çıktığına bakarım. Kaldı ki manken kökenli olup şarkıcılığı da oyunculuğu da başarıyla icra eden pek çok örnek de var etrafta. Neyse... Evet konuya geliyorum:)
1 ay evveldi galiba Eve Gürsel'i Okan Bayülgen'in Disko Kralı programında gördüm. Albümünden bahsediyordu. Alternatif yaptım diyor ,  Okan da albümün ve imajın çok uyumlu tebrikler ilan diyordu ben de kendi kendime ne diyo lan bunlar diyordum. Merak ettim. Açtım canımın içi sevgili you tube'u. Arattım. Açıkçası izlemeye başladığım şarkı ve video karşısında nutkum tutuldu. Trip hop kıvamında, enteresan bir söz düzeniyle söylenen, alternatif ve oldukça iyi çekilmiş bir video klibe sahip Yarı Farkında şarkısıydı bu. Evet vokali bir Diva vokali değil ama zaten müzik yolculuğunda seçtiği yol diva tavrı değildi. eller havaya şarkısı beklerken yaşadığım bu ilk şoku hemen http://twitter.com/#!/tokyoph0ne profilimdeki takipçilerimle paylaştım. Ece Gürsel yaklaşık 1 saat içerisinde yarattığı bu şok dalgasıyla Twitterda 2 gün sürecek olan trend topic yolculuğuna başlamıştı. Ece'nin şarkışı ve videosu karşısında böyle düşünen sadece ben değil binlerce insan olduğunu farkettim. Herkes twitter'da Ece ve şarkısının ne kadar güzel olduğunu şaşkınlıklarını ifade eden cümlelerle yazıyordu. Hemen tüm albüme sahip olabilmek için ertesi gün D&R'a gittim ama albüm yoktu ben de ttnetmuzik hesabımdan tüm albümü indirdim ve dinlemeye başladım. Albümün geri kalanı da Yarı Farkında şarkısının izini takip eden, ciddi müzikalite içeren şarkılardı. Ve daha da şaşırtıcı olan Akşam Poyrazı dışındaki tüm şarkıların söz ve müzikleri Ece Gürsel'e ait. Tamamı canlı çalınmış 11 şarkının olduğu albümde özellikle zaman zaman hint sounduna göz kırpan yaylı orkestrasyonunu ve gitar kullanımını oldukça beğendim. İyi pop müzik yapılmaya çalışılmış ve amacına ulaşmış bir albüm olarak görüyorum Ece Gürsel'in Yarı Farkında albümünü... Derinim, Hain Oyunlar, Sensiz Masal, Aynı Yalanlar ilk dinleyişte sizi yakalayacak şarkılar... Ayrıca bu çalışmaya imza atan başarılı müzisyen İsmail Tunçbilek'i de zaman zaman 80'lere göz kırpan müzikal anlayışı sebebiyle ayrıca tebrik etmek isterim...
Sonuç olarak siz de benim gibi Ece Gürsel'e karşı olan ön yargınızdan sıyrılıp bu çok iyiniyetli çalışmasıyla bu kıza şans verin...


7 Ocak 2011 Cuma

Neden Jailbreak Yapmalı?

                                                   
2007 yılında çıktığında hepimizi şoka uğratan teknolojisiyle, bize telefonu yeniden keşfetmenin dışında yepyeni bir medya çağına girdiğimizi müjdeleyen Apple iPhone, getirdiği onlarca yeniliğin haricinde, Apple ekosistemi dışında kontrol edilemeyen yapısıyla eleştirilerin hedefinde oldu ve halen olmaya devam ediyor. Kısmen haklı gördüğüm Apple'ın iPhone'un çin malı 'dandik' telefonlara dönmemesi için edindiği bu tavrının yanında, zaman zaman ‘bari buna izin verseydin dedirten’ durumlar da yaşamadık değil.
iTunes dışında müzik veya dosya atılmaması, bluetooth ile dosya paylaşımı yapılamaması, bize sinir krizleri geçirten auto correction, multitasking ve mms olmaması(daha sonraki versiyonlarda geldi) ve özellikle AT&T dışında operatörlere kapalı olması Amerika’daki pek çok hacker’ı harekete geçirdi. Ve Temmuz 2007’de 18 yaşındaki George Hotz ilk iPhone’u 20 günlük bir çalışma sonunda dosya sistemi ve simkilit’ini kırdığını açıkladı. Ve belki de iphone’un tüm dünyaya asıl yayılması ve ünlenmesi başlamış oldu.
iPhone aslında Apple’ın izin verdiğinin çok üzerinde bir kapasiteye sahip bir cihazken kısıtlanmasını protesto eden bu insanlar Apple’ın eksikliklerini bir bir kapatmaya başladı. Arama kayıtları eksiklikleri kapatıldı, mms göndermesi sağlandı, küçük bir yamayla settings’e girmeden ayarlara erişim vs gibi pek çok özellik jailbreak ile cihaza eklendi. Saurik lakaplı Jay Freeman’ın oluşturduğu linux tabanlı ‘alternatif’ app store ‘installer’ ve ‘cydia’ ile insanlar eksikliğini hisettiği hertürlü yamaya bu ‘anarşist’ developerlar sayesinde ulaştılar. Şunu rahatlıkla diyebilirim ki iPhone’un gerçekten kapasitesini kullanan ve hakkını veren uygulamaların hepsi Cydia’da yer almaktadır. Tabii ki Apple da  bu arada boş durmadı.Her yenilenen versiyon ile jailbreak ve unlock işlemini zorlaştırdı. sizleri jailbreak metodları vs ile uzun uzadıya sıkmak istemiyorum. Ancak bugün iPhone4 ve 4.2.1 kullanan biri olarak neden jailbreak ihtiyacını duyduğumu ve bunları hangi yöntemler ile hallettiğimi aşağıdaki maddelerle sıralamak istiyorum.


*SBSettings: Settings içine girmeden herhangi bir uygulamadayken(status bar’ı görebildiğimiz) ststus bara dokunuşla çıkan ve bluetooth,3g,edge,multitasking,parlaklık ve uçak mode’u gibi ayarlara direkt eriştiğimiz bir yama...
*My Wi: kullandığım 3g interneti wireless internete çeviren ve etrafımdaki cihazların kullanabilmesini sağlayan bir uygulama... 
*Activator: istediğiniz şekilde düzenleyebileceğiniz dokunuş ve ‘sallama’ hareketleriyle multitasking,uyku modu vs durumlara geçiş yapabilmenizi sağlayan iPhone’un kapasitesini sonuna kadar kullanmayı başaran müthiş bir yama.
*3G unrestrictor: iPhone üzerinde yer alan ve Skype gibi sadece wireless ile çalışan uygulamaların 3G internet ile de çalışmasını sağlayan bir yama...
*Open SSH: iPhone’un dosya sistemine ulaşmanızı sağlayan bir yama. Bu sayede .plist dosyaları üzerinde değişiklik yapabilirsiniz. Ben bu sayede, Türkiye’de ilk kez, düzenlediğim dosya ile 3g iphone’a home wallpaper ve multitasking özelliğini ekledim. 
*Winterboard: iPhone’un sabit arayüzü yerine oldukça şık ve güzel temalarla kullanmanızı sağlayan bir uygulama... 
*SBRotator: iPhone'un tıpkı ipad gibi ana ekran ve uygulamarın dönmesini sağlayan uygulama...


Tüm bunları ve ihtiyacınız olan ama AppStore’da bulamadığınız pek çok uygulama ve yamayı Cydia’da bulabilirsiniz. 
Bu arada hemen eklemeliyim; Jailbreak geçtiğimiz yaz çıkan bir yasayla artık yasal...
Jailbreak ile ilgili her türlü destek ve cevap için:
http://www.iphoneyardim.net/





6 Ocak 2011 Perşembe

Eyvah Eyvah 2

Türk ve Dünya sinemasına baktığımızda tutmuş işlerin üzerine, genelde daha fazla para kazanmak amacıyla çekilmiş olan 2.filmler birer başarısızlık abidesi olarak tarihte yerlerini almışlardır. Evet tabi başarılı olmuş olanlar vardır ama istisnalar kaideyi bozmaz der işin içinden çıkarım. İlk filmlerde tutmuş ne varsa aynısının kötü kopayalarının yapıldığı bu 2.filmlerden biri oldugundan korkarak dün Eyvah Eyvah 2'nin galasına gittim. Tam bir gala rezaletinin yaşandığı, kapasitesinin üstünde davetli çağrıldıgı-geldiği için ünlü konukların bile yer bulamadığı tıkış tıkış ve rezalet bir gala organizasyonu ile karşılaşınca, önyargımın üstüne bir de bu olumsuz etken eklendi. Son salonda ancak en ön sırada bizi boyun ağrılarına gark eden bir yer bulup izleyebildiğimiz Eyvah Eyvah 2 o kadar harika bir film olmuş ki, tüm bu düşüncelerden kurtulup, kendimi kahkaha tufanının ortasına bıraktım.
Eyvah2, ilk filmin kat kat üstüne çıkan ve tamamı Geyikli'de çekilmiş bir film. 
Ata Demirer,Demet Akbağ ikilisi sadece mimikleriyle bile bizi kahkahaya boğdular. Özge Borak, zaten biliyorduk ama bu filmle oyunculuğunun yanında ne kadar güzel bir kadın oldugunu da gösteriyor bize. Filmin benim için sürprizi ise Teoman Kumbaracıbaşı oldu açıkçası. Genelde çok antipatik bulduğum Teoman bu filmle o kadar iyi ki, bayıldım adeta. Murat Serezli doktor rolünde oldukça iyi. Salih Kalyon geçen seferki harika performansının üzerine daha da çok gözüküyor. Başından sonuna gülmekten kırıp geçiren ve bunu yaparken hiç bayağılaşmayan, bol sürprizli, 2.film olmasına rağmen samimiyetinde ve sıcaklığından hiç bir şey kaybetmeyen bu filme emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Zaman koşarak Eyvah Eyvah 2'ye gitme zamanıdır. Gidin eğlenin...

5 Aralık 2010 Pazar

AV MEVSİMİ - Bir el bulduk ve hayatımız değişti!

Av Mevsimi
Av Mevsimi, Yavuz Turgul'un Gönül Yarası'ndan 6 yıl sonra çektiği yeni filmi. Film, belki rüyamızda bile birarada görmeyi düşünemeyeceğimiz Şener Şen ve Cem Yılmaz'ı bir araya getiriyor. Çok da iyi ediyor... İkilinin yanında Çetin Tekindor, Okan Yalabık ve Melisa Sözen de filmin diğer başrol oyuncuları. Cem Yılmaz'ı ve Çetin Tekindor'u bugüne kadar oynadıkları rollerin dışında rollerle izlemek oldukça keyifli oldu açıkçası. Geçtiğimiz pazartesi ekip galası'nda seyretme fırsatı yakaladığım film, 138 dakika olmasına rağmen benim gibi odaklanma problemi olan birini bile sıkmadı.
Polisiye atmosfer eşliğinde geçen bir hesaplaşma filmi Av Mevsimi. Ayrıca aylardır dönen teaser ve fragmanların edindirdiği izlenimin aksine kasvetli bir film değil... Ayrıca film için seçilen müzikler oldukça özenli ve  üzerinde düşünülmüş... Şener Şen söylenenin aksine oldukça iyi. Hiç abartmıyor. O kadar sade ve gerçek ki, adeta dövüyor oyunculuğuyla... Cem Yılmaz ise harikalar yaratıyor. Hele herkesin diline düşmüş bir meyhane sahnesi var ki, Türk Sinema tarihine girdi bile... Bu sahneyi gördükten sonra Yavuz Turgul neden müzikal yapmıyor diye düşünmedim değil.
Gene üzerine oldukça spekülasyon yapılan, 'katil filmin yarısında anlaşılıyor' eleştirileri ise oldukça yanlış. Çünkü film zaten katili saklamak derdinde değil... Ama bence en acısı  Türkiye'de sinema eleştirmeni diye ortalıkta dolaşan kişilerin, yönetmenleri hiç tanımadıkları ve onları takip etmediklerini göz önüne sermesi.
Filmin yapımcılığını son iki filmin aksine Filmacass değil Medina Turgul bünyesindeki Pro Film ve Fida Film üstlenmiş. Prodüksiyonel açıdan filme söylenecek söz zaten yok. Mekanlar vs oldukça özenli. Ayrıca görüntü yönetimi  çok başarılı. Filmin renkleri ise olağanüstü.
Sonuç olarak, Av Mevsimi, Gerçek bir yönetmen ve senarist tarafından yazılmış ve yönetilmiş, gerçek bir film... Bize sinemanın sanat olduğunu tekrar hatırlatıyor... Ben izlerken oldukça keyif aldım. Sizlerin de alacağına eminim...
Ahmet Hakan'ın eleştirilerini ve hakaretlerini hiç ciddiye almıyorum, keza kendisi 1 yıldan beri, nedensiz bir şekilde bu projeye atıp tutuyor...
Av Mevsimi Fragman: